Matematik Fıkraları Ve Şiirleri

Fıkralar


KAÇ KİŞİ VAR?
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir biyolog bir kafeye oturmuş karşıdaki eve bakarlarken eve iki kişi girdiğini görürler. Bir müddet sonra evden üç kişi çıktığını gördüklerinde olayı şu şekilde yorumlarlar:
Fizikçi:           Gözlem hatası yaptım.
Biyolog:         İçerde ürediler.
Matematikçi: Eve bir kişi daha girerse içerde hiç kimse kalmayacak.


İSKOÇ KOYUNLARI
Bir mühendis, bir fizikçi ve bir matematikçi İskoçya'da trenin penceresinden bakarken siyah bir koyun görürler, mühendis hemen atılır
- İskoçya'daki tüm koyunlar siyah.
der. Fizikçi söze karışır
- İskoçya'daki bazı koyunlar siyah.
der ve matematikçi son noktayı koyar:
- İskoçya'da en az bir tarafı siyah olan en az bir tane koyun vardır.


ÇİFTE OLUMLAMA
Ünlü bir filozof dilbilim üzerine bir konuşma yapıyordu. Çifte olumsuzlamanın bazı dillerde olumlu bir anlamı varken bazılarında olumsuz bir anlam yol açtığını henüz belirtmiş ve fakat çifte olumlamanın hiçbir dilde olumsuz bir anlam ortaya çıkartmadığını anlatmaya başlamıştı ki arkalardan onu dinlemeye gelmiş ünlü bir matematikçinin sesi duyuldu:
- Tabi, tabi!..


YAZI - TURA
Bir matematik öğrencisi finale çalışamamıştır ve sınava girdiğinde bakar ki sorular doğru/yanlış tipinde. Ne yapacağı bellidir. Çıkarır bir bozuk para ve yazı-tura atarak imtihanı cevaplandırmaya başlar. Gözetmen de bir yandan takip etmektedir onu. Bu şekilde iki saat geçer. Herkes sınıfı terketmiştir fakat o hala yazı tura atmaktadır. Gözetmen dayanamaz ve gelip sorar:
- Sınava çalışmadığını ortada. Kitapçığı bile açmadın ve yazı-tura atarak cevaplandırıyorsun. Peki seni bu kadar uzun süre meşgul eden nedir?
Öğrenci hiç istifini bozmaz ve bozuk parayı fırlatmaya devam eder:
- Şşşt, cevapları kontrol ediyorum.


YARDIM TALEBİ
Çocuk babasından matematik ödevini yapmasına yardım etmesini ister ve
- Doğru olmaz oğlum.
cevabını alır fakat o ısrarlıdır:
- En azından dene baba...


MATEMATİKÇİ
Balonla seyehat etmekte olan bir grup yolunu kaybeder ve biraz alçalarak aşağıdaki kişiye yaklaşırlar. İçlerinden biri aşağıya bağırır:
- Heyyy!.. Şu anda nerdeyiz?..
Aşağıdaki şahıs onlara şöyle bir bakar ve biraz düşünüp dalgın dalgın cevap verir:
- Bir balonun içinde ve oldukça alçaktasınız...
Balondaki adam doğrulur ve arkadaşlarına:
- Biliyor musunuz bu adam matematikçi?..
der. Bunun üzerine balondaki diğer şahıslar bunu nerden anladığını sorduklarında şöyle yanıtlar:
- Birincisi, çok düşündü, ikincisi söylediği şey kesin olarak doğru... Üçüncüsü, bir işe yaramıyor...


TASAVVUR
Bir matematikçi ve bir mühendis ünlü bir fizikçinin seminerine katılırlar. Seminer Kulza-Klein teorisi üzerinedir ve 9 boyutlu uzayda cereyan eden bir takım işlemler içermektedir. Matematikçinin seminerden oldukça keyif alır görünmesine karşın, mühendis çok zorlanmaktadır. Başı çatlayacak derecede ağrımaya başlayınca dayanamaz sorar:
- Bu garip ve zor şeyleri nasıl anlayabiliyorsun?
Matematikçi gayet sakin cevap verir:
- Sadece olayı tasavvur ediyorum.
- 9 boyutlu bir uzayı nasıl tasavvur edebilirsin ki?
- Aslında çok kolay. Sadece  n  boyutlu bir uzay tasavvur ediyorum. Daha sonra  ' yi 9'a götürüyorum.


ASLAN AVI
Bir matematikçi Afrika'da aslan avlamaya çalışmaktadır. Sonunda bir tane aslan görür ve etrafına tel örgü çeker. Daha sonra da şöyle der:
- Burayı dışarısı olarak tanımlıyorum.


AZİM
İskoçun biri yolda giderken bir nal bulur ve sevinç içinde şöyle der:
- Geriye kaldı üç nal, bi at!..


İDDİA I
İki matematikçi aralarında tartışmaktadır. Bunlardan biri aslında matematiği herkesin az-çok bildiğini iddia ederken, diğeri de öyle olmayıp sadece eğitimini almış insanların bildiğini savunmaktadır. Sonunda bu meseleyi tartışarak halledemeyeceklerinin farkına varırlar ve teklifte bulunur herkesin bildiğini iddia eden:
- Şurada bir restoran var. Girelim oraya ve oradaki garson kıza x'in integralini soralım. Kabul ediyor musun?..
Diğeri hemen kabul eder. Öyle ya, x'in integralini bilen kaç tane garson kız vardır ki? Ne var ki, bu tartışmayı planlamış bulunan diğeri daha önceden garson kıza gidip, ona bir miktar karşılık önererek kendisine sorulacak olan soruya  x2/2  cevabı vermesi hususunda anlaşmıştır. Neyse, gelirler restorana ve o kızı görüp yanına gelirler. Kıza:
- Afedersiniz, size bir soru sorabilir miyiz?..
derler. Kız kabul edince de soruyu sorarlar. Garson kız pek fazla düşünmeden:
x2/2...
diye cevap verir. Biri kazanmanın sevinci, biri de kaybetmenin hüznüyle teşekkür ederek ayrılırlarken garson kız arkadan seslenir:
- Bir de... C sabiti var...


UÇAK YOLCULUĞU
İki matematikçi bir uçak seyahatine başlarlar. Havalandıktan bir saat sonra bir anons duyulur:
- Sayın yolcularımız. Uçağımızın dört motorundan biri arızalanmıştır. Endişe etmeyiniz. Üç motorla uçuşu tamamlayabiliriz. Fakat beş saat sürecek yolculuğumuz yedi saate uzamıştır.
Yola devam ederler. Kısa bir süre sonra yeni bir anons duyulur:
- Sayın yolcularımız. Uçağımızın sağlam olan üç motorundan biri arızalanmıştır. Endişe etmeyiniz. İki motorla uçuşu tamamlayabiliriz. Fakat yolculuğumuz on saate uzamıştır.
Derken az bir vakit sonra üçüncü anons:
- Sayın yolcularımız. Motorlarımızdan biri daha arızalanmıştır. Fakat paniğe kapılmayınız. Tek motorla da uçuşu tamamlayabiliriz. Ancak yolculuğumuz on sekiz saate uzamıştır.
Bu son anons üzerine matematikçilerden biri şöyle der:
- Umarım bu son motor da arızalanmaz. Yoksa sonsuza kadar burada kalacağız.


MİRAS TAKSİMİ
Zengin bir köy ağası vefat eder. Vasiyeti açılır. Mallarının yarısını büyük oğluna, dörtte birini ortanca oğluna ve beşte birini küçük oğluna bırakmıştır. Bütün mallar paylaşılır ancak geriye on dokuz at kalmıştır. 19'u ne ikiye, ne dörde, ne de beşe bölmek mümkündür. Köyün en akıllı adamına gidip akıl danışırlar. Adam da onlara yardımcı olabileceğini söyler. Der ki:
- Benim de bir atım var. Alın bunu size veriyorum. Oldu mu yirmi at? Yarısını sen al bakalım, on tane. Dörtte birini de ortanca kardeşin alsın, beş tane. Beşte birini de yani dört tanesini de en küçüğünüze verelim. On, beş daha onbeş. Dört daha ondokuz. Verin bakalım benim düldülü geriye.


NAZİ KAMPI
Hitler birgün kamplardan birini ziyaret ederken oradaki tutuklulardan birine sorar:
- 5, 3 daha kaç eder?
Mahkum 6 diye cevap verdiğinde yanındaki kurmaya döner ve kızgın bir ses tonuyla:
- Ne biçim toplama kampı bu?..
diye azarlar.


MESLEK SEÇİMİ
İki arkadaş hangi mesleği seçmeleri gerektiğine bir türlü karar veremezler ve bir danışmana giderler. Danışman bunların problem çözme yeteneklerinin oldukça iyi olduğunu farkeder ve şöyle bir deney yapar: İçinde bir gaz ocağı, bir masa ve masanın üstünde bir çaydanlık bulunan iki ayrı odaya onları sokar ve suyu kaynatmalarını ister. İki adam da aynı şekilde masanın üstünden çaydanlığı alıp ocağa koyar ve ocağı yakar. Danışman daha sonra onları aynı şekildeki iki ayrı odaya sokar fakat bu sefer çaydanlıklar masanın üstünde değil, yerdedir. İki arkadaştan biri çaydanlığı yerden alır, ocağa koyar ve ocağı yakar. Danışman ona mühendis olmasını, çünkü her problemi ayrıca çözme yeteneğine sahip olduğunu söyler. Diğer şahıs ise çaydanlığı önce masanın üstüne koyar, daha sonra masanın üstünden alıp ocağa koyar ve ocağı yakar. Danışman ona ise matematikçi olmasını, çünkü problemi daha önce çözülmüş bir probleme indirgediğini söyler.


DENEY
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir kimyacıyı bir ay süreliğine ayrı ayrı odalara kapatmışlar. Odalarda kilitli bir buzdolabı ve çeşitli araç gereç varmış. Bir ay sonunda odaların kapılarını açıp bakmışlar. Fizikçi mekanik bir makine yaparak buzdolabının kapısını kırmış ve karnını doyurmuş. Kimyacı çeşitli  elementleri karıştırarak bir sıvı yapıp buzdolabının kapısını eritmiş. Son olarak matematikçinin odasına girmişler. Matematikçinin kurumuş cesedi duvara dayanmış bir halde yerde kanla şunlar yazılıymış:
Teorem: Buzdolabını açamazsam ölürüm.
   İspat:     Buzdolabını açtığımı varsayalım...


GOLF
Bir rahip, bir doktor ve bir matematikçi golf oynamak maksadıyla golf sahasına gittiklerinde görürler ki saha doludur. Fakat işin enteresan yanı o sırada oyun oynamakta olan yaşlı dört adam oldukça kötü oynamaktadırlar. Sonunda dayanamayıp yetkiliye şikayet ederler:
- Evet kabul ediyoruz, sıra onların fakat siz çok iyi bir kulüpsünüz. Bu kadar kötü bir oyunun oynanmasına nasıl seyirci kalabiliyorsunuz...
Bunun üzerine yetkili o kişilerin kulübün ortaklarından olduklarını ve hepsinin kör olduğunu, bu yüzden o kadar kötü oynadıklarını söyleyince papaz pişmanlık ve mahcubiyet içerisinde:
- Ben papazım, lütfen herhangi bir ihtiyaçlarında beni şu kilisede bulsunlar...
der ve apar topar gider. Doktor aynı şekilde:
- Ben dünyanın en ünlü göz doktorlarından biriyim. Herhangi bir şikayetlerinde onlara yardım etmeyi çok isterim...
deyip hemen evine doğru yola koyulur. Matematikçi ise gayet soğukkanlı bir şekilde sorar:
- İyi de niye gece oynamıyorlar?..


KAYIP ANAHTARLAR
Bir pür, diğeri uygulamalı matematikçi olan iki kişi arabalarından inerler ve benzer şekilde elli metre yürüdükten sonra arabalarının anahtarlarını kaybettiklerini farkederler. Uygulamalı matematikçi arabasının yanına döner ve arabasının yanından tekrar başlayarak gitmiş olduğu yolu arar ve anahtarlarını bulur. Pür matematikçi ise yolun karanlık olmasından dolayı diğer uçtaki daha aydınlık bir yere gider ve anahtarlarını orada arar.


BOMBA KORKUSU
Devamlı uçak seyehatleri yapan bir işadamının en büyük korkusu uçakta bir bomba bulunmasıydı. Bu korku o kadar karşı konulmaz hale gelir ki, dayanamaz ve bir matematikçiye gelip sorar:
- Bir uçakta bir bomba bulunması ihtimali nedir?
Matematikçi istatistikleri araştırır, ihtimal hesapları yapar ve adama:
- Yüzde bir...
cevabını verir. Adam hiç beklemediği bu cevap karşısında afallar. Bu ihtimal çok yüksektir. Sıkıntı içerisinde geçen birkaç gün sonrasında aynı matematikçiye gelerek:
- Peki, bir uçakta iki bomba bulunması ihtimali nedir?..
diye sorar. Matematikçi:
- On binde bir...
cevabını verdiğinde rahatlayan adam daha sonra uçağa ne zaman binse çantasında bir bomba bulundurur...


ADAÇAYI
Adam kafeye girmiş ve siparişini vermiş:
- Bana bir adaçayı, limonsuz olsun...
Cevap vemiş garson:
- Beyefendi limonumuz kalmadı, kusura bakmayın. Portakalsız olsa olur mu?


SEVGİLİ Mİ, EŞ Mİ?
Bir doktor, bir avukat ve bir matematikçi konuşurlarken aralarında sevgilinin mi yoksa eşinin mi olmasının daha iyi olduğu şeklinde bir tartışma başlar. Avukat der ki:
- Tabii ki sevgilin olması daha iyidir. İstediğin zaman ayrılabilirsin, halbuki evli olursan bir sürü hukuki sorumluluk biner tepene.
Doktor buna muhalefet eder:
- Evli olmak daha iyidir. Çünkü güvenlik hissi stresi azaltır ve daha sağlıklıdır.
Matematikçi ise bambaşka telden çalmaktadır:
- Bence ikisi de olmalı. Bu şekilde karın seni sevgilinle ve sevgilin de karınla zanneder. Sen de bu arada rahatça matematikle uğraşabilirsin.


PARA ÜSTÜ
Adamın biri kafeye gelir ve bir kola içer. Garson hesabı almaya geldiğinde fiyatı sorar. Kola fiyatının 260.000 lira olduğunu öğrenir ve yirmi altı tane on bin liralık demir parayı üstüste dizer. Garson tam parayı alacakken, bir vuruşta hepsini yere saçar. Birşey diyemeyen garson içinden söylene söylene paraları toplamaya başlar. Ertesi gün aynı adam, aynı garsondan bir kola ister. Hesabı öderken aynı şekilde yirmi altı tane on bin liralık demir parayı üstüste dizer. Garson tam parayı alacakken, yüne bir vuruşta hepsini yere saçar. Garson çok sinirlenir fakat birşey diyemez ve paraları toplamaya başlar. Bir sonraki gün aynı adam aynı kafeye tekrar gelir ve yine bir kola içer. Fiyatı sorar garsona. Neler olacağını bilen garson bezgin bir şekilde:
- 260.000 TL.
diye cevap verir. O da ne?.. Adam cebinden bir beşyüz binlik çıkarıp uzatır garsona. Garson büyük bir keyifle yirmi dört tane on binliği üstüste dizer ve tam adam alacakken öncekilerden çok daha kuvvetli bir vuruşla paraları kafenin içine saçar. Adam hiç istifini bozmaz. Cebinden iki tane daha on binlik çıkarıp atar diğer paraların arasına:
- Boşver... Bir kola daha ver bana...


BESSEL EŞİTLİĞİ
Profesör bir seminerde birkaç tahta dolusu karmakarışık şey yazmıştır tahtaya: Bessel eşitlikleri ve başka şeyler. Tam o anda dinleyenler arasında lisans öğrencileri de bulunduğunu hatırlar ve dönüp sorar:
- Aranızda daha önce Bessel eşitliği görmemiş olanınız var mı?
Dinleyicilerden biri utana sıkıla elini kaldırır:
- Ben varım efendim.
Profesör bunun üzerine tahtaya dönerer biraz göz gezdirir ve parmağını uzatarak der ki:
- Bak orada bir tane var.


YANGINA MÜDAHELE
Aynı otelde kalmakta olan mühendis, fizikçi ve matematikçinin herbiri benzer şekilde hata yaparlar ve ağızlarında sigara varken uykuya dalarlar. Mühendis uyanır ve bakar ki battaniye tutuşmuş, hemen banyoya gider. Banyoda bir kova ve bir de fincan vardır. Kovaya su doldurur ve gidip battaniyedeki ateşi söndürür. Benzer şekilde fizikçi de görür ki battaniye yanmakta, hemen banyoya koşar. Aynı şekilde banyoda bir kova ve bir de fincan vardır. Fincanı doldurur ve battaniyenin üzerine öyle bir açıdan boşaltır ki, son damla ile ateş söner. Son olarak matematikçi bakar ki battaniye tutuşmuştur. Banyoya gider ve o da bir kova ve bir fincan görür.
- Kova ile direkt olarak, fincan ile de boşaltma açısını hesaplayarak yangın kolayca söndürülebilir, problemin çözümü var...
der ve yatar...



KAYNAMA NOKTASI
Temel Anadolu Lisesi sınavına hazırlanmakta olan oğlu Dursun'a sormuş:
- Söyle pakayum Tursun, su kaç terecede kaynayi?
Dursun biraz düşündükten sonra yanıtlamış:
- Toksan terecede...
Bunun üzerine Temel oğluna yeni birşey öğretme hazzıyla düzeltmiş cevabı:
- Pilemedun, toksan terecede tik açı kaynayi...


DOĞUM GÜNÜ
Görevli memur iş için başvuruda bulunan Temel'in formunu doldururken sorar:
- Doğum gününüz?
- 3 Ağustos...
diye yanıtlar Temel. Görevli bunun üzerine:
- Hangi yıl?
diye sorunca Temel direk yanıtlar soruyu:
- Her yıl...


MİLLET VE MEDENİYET
Uluslarası bir konferansa Temel de katılır. Konferansta Alman bir profesör:
- Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda yirmi beş metre aşağı indik ve telefon tellerine rastladık. Bu da gösteriyor ki atalarımız yüzyıllar önce telefon kullanıyorlardı...
der ve alkışlar arasında iner kürsüden. Buna içerleyen Temel kürsüye gelr ve şöyle der:
- Biz de benzer bir araştırmayla elli metre aşağıya kadar kazdık ve fakat hiçbir tele rastlamadık. Bu da gösteriyor ki atalarımız bundan yüzyıllar önce cep telefonu kullanıyorlardı...


SAYMANIN ÖNEMİ
Filozof  Temel yine formundadır:
- İnsanlar üçe ayrılır: Saymasını bilenler ve bilmeyenler...


TERS MANTIK
Temel coğrafya öğretmenine sorar:
- İstanbul'dan Ankara'ya uzaklık kaç kilometre?..
- 450...
diye yanıtlar öğretmeni. Temel bunun üzerine:
- Peki Ankara'dan İstanbul'a uzaklık kaç kilometre?..
diye sorduğunda öğretmen hiç düşünmeden:
- Aynı uzaklık, 450...
diye cevapladığında Temel biraz duraklar ve itiraz eder:
- Öyle olmayabilir, mesela Ramazan Bayramı'ndan Kurban Bayramı'na iki, Kurban Bayramı'ndan Ramazan Bayramı'na ise on ay var...


ORUÇ
Temel Dursun'a sorar:
- Ula Tursun. Sen oruçlu oruçlu kaç hamsi yersun?
Dursun:
- Yüz tane yerim.
deyince Temel:
- Olur mu ula?.. İlk hamsiyi yediğinde oruç bozulur, diğer toksan tokuz sayılmaz.
Bu cevap Dursun'un çok hoşuna gider. Yolda gördüğü İdris'e sorar:
- Ula İdris. Sen oruçlu oruçlu kaç hamsi yersun?
İdris:
- Valla elli tane falan.
Hayal kırıklığına uğrayan Temel:
- Ula yüz deseydun sağa çok güzel bişey diyecektum.


2x2  (I)
İlkokulda öğretmen Temel'e sormuş:
- 2 kere 2 kaç eder?
Temel düşünmüş ve cevap vermiş:
- 10 eder...
Öğretmen kızmış:
- Amma yaptın ha Temel... 2 kere 2, 4; pilemedun 5. Nerden 10 edecek?..


2x2  (II)
Trabzon'un en zengininin oğlu olan Temel matematik dersinden sürekli çakıyormuş. Hocası son sınavı tezahüratla ona moral verilsin diye Avni Aker stadında yapmaya karar vermiş. Stad tıklım tıklım dolmuş. İzleyenler Temel'e müthiş tezahürat yapıyorlarmış. Hocası kolay bir soruyla baslayayım demiş ve:
- 2 kere 2 kaç eder?..
diye sormuş. Temel düşünmüş düşünmüş ve:
- 4 eder...
demiş. Statta derin bir sessizlik olmuş. Ardından bütün stad hep bir ağızdan:
- Hocam, pi şans daha!..


İSRAF
Temel bir gün bakkala gitmiş ve doksan dokuz tane ekmek istemiş. Bakkal:
- Yüz tane olsa olmaz mı?..
diye sorunca Temel yanıtlamış:
- Ula kim yiyecek o kadar ekmeği?..


İDDİA II
Bir gün Dursun Temel'in yanına gelerek demiş ki:
- Temel, cebimdeki bilyelerin sayısını bilirsen ikisini de sana vereceğim...
Temel hemen yanıtlar:
- Üç!..


SORUNUN ZORU  I
Beşir, Mevlüt ve Yaşar'ın yaşları toplamı 47'dir. Üç sene sonra Beşir belki de 24 yaşında olacağından bunu şimdiden tahmin etmek imkansız gibidir. Beşir, Mevlüt ve Yaşar'ın gözleri toplamı 6'dır. Yaşar'ın saatteki ortalama hızı 4,17 dolar olduğuna göre Mevlüt'ün gerçek adı nedir?
a) Ebegümeci       b) Ahu       c) Mozambik       d) Hiçbiri       e) Hepsi


SORUNUN ZORU  II
Osmaniye'den yola çıkan bir otomobille, İzmir'den yola çıkan bir kamyonetin, Ağrı dağı eteklerinde karşılasmasına ramak kalmışken Bursa'dan yola çıkan Antep plakalı bir otobüsün Ankara'ya ulaşması ne denli mümkün olabilir?
a) Acaip     b) 1200 USD    c) Üç tane     d) 18:30    e) 100 hektar


Şiirler


MATEMATİKÇİNİN AŞKI...
Türev tanem, bir tanem...
Bir sigma işareti kadar kıvrak,
Bir pi sayısı kadar sonsuzsun sevgilim.

Sana olan sevgim limitlerin sonsuzluğuna ulaşıyor.
Bir bakışın kalbimde matris kadar derin etkiler yapıyor.
Kalem gibi kaşların, trigonometri gibi karışık saçların, tebeşir kokusu gibi burnumda tütüyor.

Çarpanlara ayrılmayan denklemler gibi nazlanma...
Senden mektup almak inan integral almaktan daha zor.
Bilinmeyenlerimiz farklı olsa bile polinomlar gibiyiz.
Eğer böyle devam ederse seni keşfedilmemiş dizi kuralları ile izleyeceğim. 
Seninle bir daire olalım.
Merkezde ben, etrafımda eşit uzaklıklarda sen.
Nereye bakarsam seni göreyim.

Üzüntülerimiz teğet, sevinçlerimiz kiriş olsun.
Birbirimize o kadar yakın olalım ki yarı çaplarımızın limiti sıfıra yaklaşsın.

Şu anda y = ax2 + bx + c parabolünün iki ayrı kolu isek de bir gün tepe noktasında buluşacağız.
Sana bir sinx eğrisi gibi sürekli "k" sabiti kadar bağlıyım.
Hiçbir parantez bizi ayıramaz...

Matematikçinin Aşkı
Seni gördüğüm anda çarpanlara ayrıldım,
Elips yüzüne, matris gözlerine bayıldım,
İşte dedim benim aradığım,
İlk fırsatta aşkımı tümevarımla ispatladım.

Logaritma sevgilim derdim sana,
Hep hayal kurardık gelince bir araya,
Koni şeklinde üçgen şeklinde yuvamızda,
Dizi dizi, seri seri çocuklarımızla.

Tam sunacakken sana evlilik önerimi,
"Analitiğimiz uymuyor" diyerek terk ettin beni.
Oysa türevini alacak kadar sevmiştim seni,
Sana olan aşkım reeel di, lineeer di
Tanjantımı hesaplamadan giden vefasız sevgilim.

Rüyalarımda hep seni görürüm,
Benim biricik hiperbolüm, minik parabolüm,
Nerde eski determinant, diskrimianant formülüm.
Dön bana, integralimi al signum yüzlüm,

Eğer dönmezsen kahrımdan ölürüm.
Bak tu kalbimin fonksiyonuna, periyoduna,
Asimptotumu bul da grafik çiz bana,
Söz veriyorum"Konikçiğim" demem sana,
Seni çok seviyorum, Anlasana...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder