Fıkralar
KAÇ KİŞİ VAR?
|
||||||
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir biyolog bir
kafeye oturmuş karşıdaki eve bakarlarken eve iki kişi girdiğini görürler. Bir
müddet sonra evden üç kişi çıktığını gördüklerinde olayı şu şekilde
yorumlarlar:
Fizikçi:
Gözlem hatası yaptım.
Biyolog:
İçerde ürediler.
Matematikçi: Eve bir kişi daha girerse içerde hiç kimse
kalmayacak.
|
||||||
İSKOÇ KOYUNLARI
|
||||||
Bir mühendis, bir fizikçi ve bir matematikçi
İskoçya'da trenin penceresinden bakarken siyah bir koyun görürler, mühendis hemen
atılır
-
İskoçya'daki tüm koyunlar siyah.
der. Fizikçi söze karışır
-
İskoçya'daki bazı koyunlar siyah.
der ve matematikçi son noktayı koyar:
- İskoçya'da
en az bir tarafı siyah olan en az bir tane koyun vardır.
|
||||||
ÇİFTE OLUMLAMA
|
||||||
Ünlü bir filozof dilbilim üzerine bir konuşma
yapıyordu. Çifte olumsuzlamanın bazı dillerde olumlu bir anlamı varken
bazılarında olumsuz bir anlam yol açtığını henüz belirtmiş ve fakat çifte
olumlamanın hiçbir dilde olumsuz bir anlam ortaya çıkartmadığını anlatmaya
başlamıştı ki arkalardan onu dinlemeye gelmiş ünlü bir matematikçinin sesi
duyuldu:
- Tabi,
tabi!..
|
||||||
YAZI - TURA
|
||||||
Bir
matematik öğrencisi finale çalışamamıştır ve sınava girdiğinde bakar ki
sorular doğru/yanlış tipinde. Ne yapacağı bellidir. Çıkarır bir bozuk para ve
yazı-tura atarak imtihanı cevaplandırmaya başlar. Gözetmen de bir yandan
takip etmektedir onu. Bu şekilde iki saat geçer. Herkes sınıfı terketmiştir
fakat o hala yazı tura atmaktadır. Gözetmen dayanamaz ve gelip sorar:
- Sınava çalışmadığını ortada. Kitapçığı bile
açmadın ve yazı-tura atarak cevaplandırıyorsun. Peki seni bu kadar uzun süre
meşgul eden nedir?
Öğrenci
hiç istifini bozmaz ve bozuk parayı fırlatmaya devam eder:
- Şşşt, cevapları kontrol ediyorum.
|
||||||
YARDIM TALEBİ
|
||||||
Çocuk babasından
matematik ödevini yapmasına yardım etmesini ister ve
- Doğru olmaz oğlum.
cevabını
alır fakat o ısrarlıdır:
- En azından dene baba...
|
||||||
MATEMATİKÇİ
|
||||||
Balonla seyehat etmekte olan bir grup yolunu
kaybeder ve biraz alçalarak aşağıdaki kişiye yaklaşırlar. İçlerinden biri
aşağıya bağırır:
- Heyyy!.. Şu
anda nerdeyiz?..
Aşağıdaki şahıs onlara şöyle bir bakar ve biraz
düşünüp dalgın dalgın cevap verir:
- Bir balonun
içinde ve oldukça alçaktasınız...
Balondaki adam doğrulur ve arkadaşlarına:
- Biliyor
musunuz bu adam matematikçi?..
der. Bunun üzerine balondaki diğer şahıslar bunu
nerden anladığını sorduklarında şöyle yanıtlar:
- Birincisi,
çok düşündü, ikincisi söylediği şey kesin olarak doğru... Üçüncüsü, bir işe
yaramıyor...
|
||||||
TASAVVUR
|
||||||
Bir matematikçi ve bir mühendis ünlü bir fizikçinin
seminerine katılırlar. Seminer Kulza-Klein teorisi üzerinedir ve 9 boyutlu
uzayda cereyan eden bir takım işlemler içermektedir. Matematikçinin
seminerden oldukça keyif alır görünmesine karşın, mühendis çok
zorlanmaktadır. Başı çatlayacak derecede ağrımaya başlayınca dayanamaz sorar:
- Bu garip ve
zor şeyleri nasıl anlayabiliyorsun?
Matematikçi gayet sakin cevap verir:
- Sadece
olayı tasavvur ediyorum.
- 9 boyutlu
bir uzayı nasıl tasavvur edebilirsin ki?
- Aslında çok
kolay. Sadece n boyutlu bir uzay tasavvur ediyorum.
Daha sonra n ' yi 9'a götürüyorum.
|
||||||
ASLAN AVI
|
||||||
Bir matematikçi Afrika'da aslan avlamaya
çalışmaktadır. Sonunda bir tane aslan görür ve etrafına tel örgü çeker. Daha
sonra da şöyle der:
- Burayı
dışarısı olarak tanımlıyorum.
|
||||||
AZİM
|
||||||
İskoçun biri yolda giderken bir nal bulur ve sevinç
içinde şöyle der:
- Geriye
kaldı üç nal, bi at!..
|
||||||
İDDİA I
|
||||||
İki matematikçi aralarında tartışmaktadır. Bunlardan
biri aslında matematiği herkesin az-çok bildiğini iddia ederken, diğeri de
öyle olmayıp sadece eğitimini almış insanların bildiğini savunmaktadır.
Sonunda bu meseleyi tartışarak halledemeyeceklerinin farkına varırlar ve
teklifte bulunur herkesin bildiğini iddia eden:
- Şurada bir
restoran var. Girelim oraya ve oradaki garson kıza x'in
integralini soralım. Kabul ediyor musun?..
Diğeri hemen kabul eder. Öyle ya, x'in
integralini bilen kaç tane garson kız vardır ki? Ne var ki, bu tartışmayı
planlamış bulunan diğeri daha önceden garson kıza gidip, ona bir miktar
karşılık önererek kendisine sorulacak olan soruya x2/2
cevabı vermesi hususunda anlaşmıştır. Neyse, gelirler restorana ve o kızı
görüp yanına gelirler. Kıza:
-
Afedersiniz, size bir soru sorabilir miyiz?..
derler. Kız kabul edince de soruyu sorarlar. Garson
kız pek fazla düşünmeden:
- x2/2...
diye cevap verir. Biri kazanmanın sevinci, biri de
kaybetmenin hüznüyle teşekkür ederek ayrılırlarken garson kız arkadan
seslenir:
- Bir
de... C sabiti var...
|
||||||
UÇAK YOLCULUĞU
|
||||||
İki matematikçi bir uçak seyahatine başlarlar.
Havalandıktan bir saat sonra bir anons duyulur:
- Sayın
yolcularımız. Uçağımızın dört motorundan biri arızalanmıştır. Endişe
etmeyiniz. Üç motorla uçuşu tamamlayabiliriz. Fakat beş saat sürecek
yolculuğumuz yedi saate uzamıştır.
Yola devam ederler. Kısa bir süre sonra yeni bir
anons duyulur:
- Sayın
yolcularımız. Uçağımızın sağlam olan üç motorundan biri arızalanmıştır.
Endişe etmeyiniz. İki motorla uçuşu tamamlayabiliriz. Fakat yolculuğumuz on
saate uzamıştır.
Derken az bir vakit sonra üçüncü anons:
- Sayın
yolcularımız. Motorlarımızdan biri daha arızalanmıştır. Fakat paniğe
kapılmayınız. Tek motorla da uçuşu tamamlayabiliriz. Ancak yolculuğumuz on
sekiz saate uzamıştır.
Bu son anons üzerine matematikçilerden biri şöyle
der:
- Umarım bu
son motor da arızalanmaz. Yoksa sonsuza kadar burada kalacağız.
|
||||||
MİRAS TAKSİMİ
|
||||||
Zengin bir köy ağası vefat eder. Vasiyeti açılır.
Mallarının yarısını büyük oğluna, dörtte birini ortanca oğluna ve beşte
birini küçük oğluna bırakmıştır. Bütün mallar paylaşılır ancak geriye on
dokuz at kalmıştır. 19'u ne ikiye, ne dörde, ne de beşe bölmek mümkündür.
Köyün en akıllı adamına gidip akıl danışırlar. Adam da onlara yardımcı
olabileceğini söyler. Der ki:
- Benim de
bir atım var. Alın bunu size veriyorum. Oldu mu yirmi at? Yarısını sen al
bakalım, on tane. Dörtte birini de ortanca kardeşin alsın, beş tane. Beşte
birini de yani dört tanesini de en küçüğünüze verelim. On, beş daha onbeş.
Dört daha ondokuz. Verin bakalım benim düldülü geriye.
|
||||||
NAZİ KAMPI
|
||||||
Hitler birgün kamplardan birini ziyaret ederken
oradaki tutuklulardan birine sorar:
- 5, 3 daha
kaç eder?
Mahkum 6 diye cevap verdiğinde yanındaki kurmaya
döner ve kızgın bir ses tonuyla:
- Ne biçim
toplama kampı bu?..
diye azarlar.
|
||||||
MESLEK SEÇİMİ
|
||||||
İki arkadaş
hangi mesleği seçmeleri gerektiğine bir türlü karar veremezler ve bir
danışmana giderler. Danışman bunların problem çözme yeteneklerinin oldukça
iyi olduğunu farkeder ve şöyle bir deney yapar: İçinde bir gaz ocağı, bir
masa ve masanın üstünde bir çaydanlık bulunan iki ayrı odaya onları sokar ve
suyu kaynatmalarını ister. İki adam da aynı şekilde masanın üstünden
çaydanlığı alıp ocağa koyar ve ocağı yakar. Danışman daha sonra onları aynı
şekildeki iki ayrı odaya sokar fakat bu sefer çaydanlıklar masanın üstünde
değil, yerdedir. İki arkadaştan biri çaydanlığı yerden alır, ocağa koyar ve
ocağı yakar. Danışman ona mühendis olmasını, çünkü her problemi ayrıca çözme
yeteneğine sahip olduğunu söyler. Diğer şahıs ise çaydanlığı önce masanın
üstüne koyar, daha sonra masanın üstünden alıp ocağa koyar ve ocağı yakar.
Danışman ona ise matematikçi olmasını, çünkü problemi daha önce çözülmüş bir
probleme indirgediğini söyler.
|
||||||
DENEY
|
||||||
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir kimyacıyı bir ay
süreliğine ayrı ayrı odalara kapatmışlar. Odalarda kilitli bir buzdolabı ve
çeşitli araç gereç varmış. Bir ay sonunda odaların kapılarını açıp bakmışlar.
Fizikçi mekanik bir makine yaparak buzdolabının kapısını kırmış ve karnını
doyurmuş. Kimyacı çeşitli elementleri karıştırarak bir sıvı yapıp
buzdolabının kapısını eritmiş. Son olarak matematikçinin odasına girmişler.
Matematikçinin kurumuş cesedi duvara dayanmış bir halde yerde kanla şunlar
yazılıymış:
- Teorem: Buzdolabını açamazsam ölürüm.
İspat: Buzdolabını açtığımı varsayalım... |
||||||
GOLF
|
||||||
Bir rahip, bir doktor ve bir matematikçi golf
oynamak maksadıyla golf sahasına gittiklerinde görürler ki saha doludur.
Fakat işin enteresan yanı o sırada oyun oynamakta olan yaşlı dört adam
oldukça kötü oynamaktadırlar. Sonunda dayanamayıp yetkiliye şikayet ederler:
- Evet kabul
ediyoruz, sıra onların fakat siz çok iyi bir kulüpsünüz. Bu kadar kötü bir
oyunun oynanmasına nasıl seyirci kalabiliyorsunuz...
Bunun üzerine yetkili o kişilerin kulübün
ortaklarından olduklarını ve hepsinin kör olduğunu, bu yüzden o kadar kötü
oynadıklarını söyleyince papaz pişmanlık ve mahcubiyet içerisinde:
- Ben
papazım, lütfen herhangi bir ihtiyaçlarında beni şu kilisede bulsunlar...
der ve apar topar gider. Doktor aynı şekilde:
- Ben
dünyanın en ünlü göz doktorlarından biriyim. Herhangi bir şikayetlerinde
onlara yardım etmeyi çok isterim...
deyip hemen evine doğru yola koyulur. Matematikçi
ise gayet soğukkanlı bir şekilde sorar:
- İyi de niye
gece oynamıyorlar?..
|
||||||
KAYIP ANAHTARLAR
|
||||||
Bir pür, diğeri uygulamalı matematikçi olan iki kişi
arabalarından inerler ve benzer şekilde elli metre yürüdükten sonra
arabalarının anahtarlarını kaybettiklerini farkederler. Uygulamalı matematikçi
arabasının yanına döner ve arabasının yanından tekrar başlayarak gitmiş
olduğu yolu arar ve anahtarlarını bulur. Pür matematikçi ise yolun karanlık
olmasından dolayı diğer uçtaki daha aydınlık bir yere gider ve anahtarlarını
orada arar.
|
||||||
BOMBA KORKUSU
|
||||||
Devamlı uçak seyehatleri yapan bir işadamının en
büyük korkusu uçakta bir bomba bulunmasıydı. Bu korku o kadar karşı konulmaz
hale gelir ki, dayanamaz ve bir matematikçiye gelip sorar:
- Bir uçakta
bir bomba bulunması ihtimali nedir?
Matematikçi istatistikleri araştırır, ihtimal
hesapları yapar ve adama:
- Yüzde
bir...
cevabını verir. Adam hiç beklemediği bu cevap
karşısında afallar. Bu ihtimal çok yüksektir. Sıkıntı içerisinde geçen birkaç
gün sonrasında aynı matematikçiye gelerek:
- Peki, bir
uçakta iki bomba bulunması ihtimali nedir?..
diye sorar. Matematikçi:
- On binde
bir...
cevabını verdiğinde rahatlayan adam daha sonra uçağa
ne zaman binse çantasında bir bomba bulundurur...
|
||||||
ADAÇAYI
|
||||||
Adam kafeye girmiş ve siparişini vermiş:
- Bana bir
adaçayı, limonsuz olsun...
Cevap vemiş garson:
- Beyefendi
limonumuz kalmadı, kusura bakmayın. Portakalsız olsa olur mu?
|
||||||
SEVGİLİ Mİ, EŞ Mİ?
|
||||||
Bir doktor, bir avukat ve bir matematikçi
konuşurlarken aralarında sevgilinin mi yoksa eşinin mi olmasının daha iyi
olduğu şeklinde bir tartışma başlar. Avukat der ki:
- Tabii ki
sevgilin olması daha iyidir. İstediğin zaman ayrılabilirsin, halbuki evli
olursan bir sürü hukuki sorumluluk biner tepene.
Doktor buna muhalefet eder:
- Evli olmak
daha iyidir. Çünkü güvenlik hissi stresi azaltır ve daha sağlıklıdır.
Matematikçi ise bambaşka telden çalmaktadır:
- Bence ikisi
de olmalı. Bu şekilde karın seni sevgilinle ve sevgilin de karınla zanneder.
Sen de bu arada rahatça matematikle uğraşabilirsin.
|
||||||
PARA ÜSTÜ
|
||||||
Adamın biri kafeye gelir ve bir kola içer. Garson
hesabı almaya geldiğinde fiyatı sorar. Kola fiyatının 260.000 lira olduğunu
öğrenir ve yirmi altı tane on bin liralık demir parayı üstüste dizer. Garson
tam parayı alacakken, bir vuruşta hepsini yere saçar. Birşey diyemeyen garson
içinden söylene söylene paraları toplamaya başlar. Ertesi gün aynı adam, aynı
garsondan bir kola ister. Hesabı öderken aynı şekilde yirmi altı tane on bin
liralık demir parayı üstüste dizer. Garson tam parayı alacakken, yüne bir
vuruşta hepsini yere saçar. Garson çok sinirlenir fakat birşey diyemez ve
paraları toplamaya başlar. Bir sonraki gün aynı adam aynı kafeye tekrar gelir
ve yine bir kola içer. Fiyatı sorar garsona. Neler olacağını bilen garson
bezgin bir şekilde:
- 260.000 TL.
diye cevap verir. O da ne?.. Adam cebinden bir
beşyüz binlik çıkarıp uzatır garsona. Garson büyük bir keyifle yirmi dört
tane on binliği üstüste dizer ve tam adam alacakken öncekilerden çok daha
kuvvetli bir vuruşla paraları kafenin içine saçar. Adam hiç istifini bozmaz.
Cebinden iki tane daha on binlik çıkarıp atar diğer paraların arasına:
- Boşver...
Bir kola daha ver bana...
|
||||||
BESSEL EŞİTLİĞİ
|
||||||
Profesör
bir seminerde birkaç tahta dolusu karmakarışık şey yazmıştır tahtaya: Bessel
eşitlikleri ve başka şeyler. Tam o anda dinleyenler arasında lisans
öğrencileri de bulunduğunu hatırlar ve dönüp sorar:
- Aranızda daha önce Bessel eşitliği görmemiş
olanınız var mı?
Dinleyicilerden
biri utana sıkıla elini kaldırır:
- Ben varım efendim.
Profesör
bunun üzerine tahtaya dönerer biraz göz gezdirir ve parmağını uzatarak der
ki:
- Bak orada bir tane var.
|
||||||
YANGINA MÜDAHELE
|
||||||
Aynı otelde kalmakta olan mühendis, fizikçi ve
matematikçinin herbiri benzer şekilde hata yaparlar ve ağızlarında sigara
varken uykuya dalarlar. Mühendis uyanır ve bakar ki battaniye tutuşmuş, hemen
banyoya gider. Banyoda bir kova ve bir de fincan vardır. Kovaya su doldurur
ve gidip battaniyedeki ateşi söndürür. Benzer şekilde fizikçi de görür ki
battaniye yanmakta, hemen banyoya koşar. Aynı şekilde banyoda bir kova ve bir
de fincan vardır. Fincanı doldurur ve battaniyenin üzerine öyle bir açıdan
boşaltır ki, son damla ile ateş söner. Son olarak matematikçi bakar ki
battaniye tutuşmuştur. Banyoya gider ve o da bir kova ve bir fincan görür.
- Kova ile
direkt olarak, fincan ile de boşaltma açısını hesaplayarak yangın kolayca
söndürülebilir, problemin çözümü var...
der ve yatar...
|
||||||
KAYNAMA NOKTASI
|
||||||
Temel Anadolu Lisesi sınavına hazırlanmakta olan
oğlu Dursun'a sormuş:
- Söyle
pakayum Tursun, su kaç terecede kaynayi?
Dursun biraz düşündükten sonra yanıtlamış:
- Toksan
terecede...
Bunun üzerine Temel oğluna yeni birşey öğretme
hazzıyla düzeltmiş cevabı:
- Pilemedun,
toksan terecede tik açı kaynayi...
|
||||||
DOĞUM GÜNÜ
|
||||||
Görevli memur iş için başvuruda bulunan Temel'in
formunu doldururken sorar:
- Doğum
gününüz?
- 3
Ağustos...
diye yanıtlar Temel. Görevli bunun üzerine:
- Hangi yıl?
diye sorunca Temel direk yanıtlar soruyu:
- Her yıl...
|
||||||
MİLLET VE MEDENİYET
|
||||||
Uluslarası bir konferansa Temel de katılır.
Konferansta Alman bir profesör:
- Biz
ülkemizde yaptığımız kazılarda yirmi beş metre aşağı indik ve telefon
tellerine rastladık. Bu da gösteriyor ki atalarımız yüzyıllar önce telefon
kullanıyorlardı...
der ve alkışlar arasında iner kürsüden. Buna
içerleyen Temel kürsüye gelr ve şöyle der:
- Biz de
benzer bir araştırmayla elli metre aşağıya kadar kazdık ve fakat hiçbir tele
rastlamadık. Bu da gösteriyor ki atalarımız bundan yüzyıllar önce cep
telefonu kullanıyorlardı...
|
||||||
SAYMANIN ÖNEMİ
|
||||||
Filozof Temel yine formundadır:
- İnsanlar üçe
ayrılır: Saymasını bilenler ve bilmeyenler...
|
||||||
TERS MANTIK
|
||||||
Temel coğrafya öğretmenine sorar:
-
İstanbul'dan Ankara'ya uzaklık kaç kilometre?..
- 450...
diye yanıtlar öğretmeni. Temel bunun üzerine:
- Peki
Ankara'dan İstanbul'a uzaklık kaç kilometre?..
diye sorduğunda öğretmen hiç düşünmeden:
- Aynı
uzaklık, 450...
diye cevapladığında Temel biraz duraklar ve itiraz
eder:
- Öyle
olmayabilir, mesela Ramazan Bayramı'ndan Kurban Bayramı'na iki, Kurban
Bayramı'ndan Ramazan Bayramı'na ise on ay var...
|
||||||
ORUÇ
|
||||||
Temel Dursun'a sorar:
- Ula Tursun.
Sen oruçlu oruçlu kaç hamsi yersun?
Dursun:
- Yüz tane
yerim.
deyince Temel:
- Olur mu
ula?.. İlk hamsiyi yediğinde oruç bozulur, diğer toksan tokuz sayılmaz.
Bu cevap Dursun'un çok hoşuna gider. Yolda gördüğü
İdris'e sorar:
- Ula İdris.
Sen oruçlu oruçlu kaç hamsi yersun?
İdris:
- Valla elli
tane falan.
Hayal kırıklığına uğrayan Temel:
- Ula yüz
deseydun sağa çok güzel bişey diyecektum.
|
||||||
2x2 (I)
|
||||||
İlkokulda öğretmen Temel'e sormuş:
- 2 kere 2
kaç eder?
Temel düşünmüş ve cevap vermiş:
- 10 eder...
Öğretmen kızmış:
- Amma yaptın
ha Temel... 2 kere 2, 4; pilemedun 5. Nerden 10 edecek?..
|
||||||
2x2 (II)
|
||||||
Trabzon'un en zengininin oğlu olan Temel matematik
dersinden sürekli çakıyormuş. Hocası son sınavı tezahüratla ona moral
verilsin diye Avni Aker stadında yapmaya karar vermiş. Stad tıklım tıklım
dolmuş. İzleyenler Temel'e müthiş tezahürat yapıyorlarmış. Hocası kolay bir
soruyla baslayayım demiş ve:
- 2 kere 2
kaç eder?..
diye sormuş. Temel düşünmüş düşünmüş ve:
- 4 eder...
demiş. Statta derin bir sessizlik olmuş. Ardından
bütün stad hep bir ağızdan:
- Hocam, pi
şans daha!..
|
||||||
İSRAF
|
||||||
Temel bir gün bakkala gitmiş ve doksan dokuz tane
ekmek istemiş. Bakkal:
- Yüz tane
olsa olmaz mı?..
diye sorunca Temel yanıtlamış:
- Ula kim
yiyecek o kadar ekmeği?..
|
||||||
İDDİA II
|
||||||
Bir gün Dursun Temel'in yanına gelerek demiş ki:
- Temel,
cebimdeki bilyelerin sayısını bilirsen ikisini de sana vereceğim...
Temel hemen yanıtlar:
- Üç!..
|
||||||
SORUNUN ZORU I
|
||||||
Beşir, Mevlüt
ve Yaşar'ın yaşları toplamı 47'dir. Üç sene sonra Beşir belki de 24 yaşında
olacağından bunu şimdiden tahmin etmek imkansız gibidir. Beşir, Mevlüt ve
Yaşar'ın gözleri toplamı 6'dır. Yaşar'ın saatteki ortalama hızı 4,17 dolar
olduğuna göre Mevlüt'ün gerçek adı nedir?
a) Ebegümeci b) Ahu c) Mozambik d) Hiçbiri e) Hepsi
|
||||||
SORUNUN ZORU II
|
||||||
Osmaniye'den
yola çıkan bir otomobille, İzmir'den yola çıkan bir kamyonetin, Ağrı dağı
eteklerinde karşılasmasına ramak kalmışken Bursa'dan yola çıkan Antep plakalı
bir otobüsün Ankara'ya ulaşması ne denli mümkün olabilir?
a) Acaip b) 1200
USD c) Üç tane
d) 18:30 e) 100 hektar
Şiirler
MATEMATİKÇİNİN AŞKI...
Türev
tanem, bir tanem...
Bir sigma işareti kadar kıvrak, Bir pi sayısı kadar sonsuzsun sevgilim. Sana olan sevgim limitlerin sonsuzluğuna ulaşıyor. Bir bakışın kalbimde matris kadar derin etkiler yapıyor. Kalem gibi kaşların, trigonometri gibi karışık saçların, tebeşir kokusu gibi burnumda tütüyor. Çarpanlara ayrılmayan denklemler gibi nazlanma... Senden mektup almak inan integral almaktan daha zor. Bilinmeyenlerimiz farklı olsa bile polinomlar gibiyiz. Eğer böyle devam ederse seni keşfedilmemiş dizi kuralları ile izleyeceğim.
Seninle bir daire olalım.
Merkezde ben, etrafımda eşit uzaklıklarda sen. Nereye bakarsam seni göreyim. Üzüntülerimiz teğet, sevinçlerimiz kiriş olsun. Birbirimize o kadar yakın olalım ki yarı çaplarımızın limiti sıfıra yaklaşsın. Şu anda y = ax2 + bx + c parabolünün iki ayrı kolu isek de bir gün tepe noktasında buluşacağız. Sana bir sinx eğrisi gibi sürekli "k" sabiti kadar bağlıyım. Hiçbir parantez bizi ayıramaz...
|
Matematik Fıkraları Ve Şiirleri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder